
Kız Kulesi Nedir?
Kız Kulesi, küçük bir adacığın üstüne inşa edilmiş, yaklaşık 18 metre yüksekliğe sahip ve 5 kattan oluşan bir yapıdır. İstanbul’un Üsküdar ilçesindeki yapı, bu bölgedeki son Bizans eseri olarak bilinmektedir. Kule, yapıldığı dönemlerde Atina kralı Charles’ın karısı olan Damalis’in adını almıştır. Ardından efsaneler sebebiyle “Leandros’un Kulesi” adıyla bulunan bu kule Bizans zamanında da “Arcla” yani küçük kale olarak anılmıştır. “Kız Kulesi” adını veren toplum ise Osmanlı halkıdır.
Geçmişte maruz kaldığı deprem ve yangın gibi sebeplerden dolayı defalarca yıkılmanın eşiğine gelen bu kule, günümüzdeki şeklini II. Mahmud döneminde yapılan onarımlar sayesinde almıştır. Bu çalışmalar sırasında padişahın tuğrası ve bir kitabe yapının girişine konulmuştur.
Kız Kulesi’nin Tarihi
Kaynaklarda adı ilk kez M.Ö. 410 yılında geçen Kız Kulesi, Atinalı Alkibiades tarafından gemi trafiğini denetlemek ve vergi almak amacıyla inşa edilmiştir.
Roma döneminde ise günümüzdeki görünüşüne kavuşmaya başlamıştır. İmparator Manuel Comnenos’un emriyle Kız Kulesi’nin restorasyonu tamamlanmış ve kule şehrin savunma hattına eklenmiştir. Ardından birçok kez harabeye dönen kule, Osmanlı kuşatmasından kurtulmak için gelen Venedik filosuna barınak haline gelmiştir. Osmanlı’nın kenti fethetmesinin ardından yapılan restorasyonlar sonrası da Mehter Takımı’nın gösterileri için kullanılmaya başlanmıştır.
Yakın tarihimizde ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, Denizcilik İşletmeleri benzeri devlet kurumlarına hizmet etmektedir. 1995 – 2000 yıllarında geniş çaplı bir restore çalışması yapılmış. Çalışmalarından sonrasında restoran ve müze olarak kullanılmıştır.
Kız Kulesi Efsanesi
“Boğazı dantel gibi süsleyen” Kız Kulesi hakkında en yaygın bilinen efsanelerden biri de kralın kızı ile ilgili olandır.
Efsaneye göre, Bizans imparatorunun kızı olmuş ve buna çok sevinmiş. Prensesin doğum gününü bayram olarak ilan etmiş. Ama mutluluğu uzun sürmemiş. Dönemin en bilgin yaşlısı, kudretli krala kızının, 18 yaşına basmadan bir yıla tarafından ısırılacağını ardından da öleceğini söylemiş. Bunun üzerine kral, denizin ortasında, her şeyden uzakta bu kuleyi tamir ederek prensesi oraya yerleştirmiş. Yıllarca orada yaşayan prenses kaderinden kaçamamış ve meyve sepetinin içinden çıkan bir yılan tarafından ısırılmış.
Prensesin ölümünden sonra kral, kızı için pirinç bir tabut yaptırmış ve yılanlar ulaşamasın diye Ayasofya’nın yüksek bir duvarının üzerine koymuş. Ayasofya Müzesi’nde hala görebileceğiniz bu tabutun üzerindeki iki delik de ölümünün ardından aynı yılan tarafından yapıldığına inanılır.
Sıkça duyulan bir başka efsane ise Osmanlı döneminde geçmektedir. Battal Gazi ve ordusu İstanbul’u kuşatmaya gelir. Battal Gazi karargahını kuru ve yedi sene boyunca burada kalır. Ardından bu durumdan korkan kral, kızını ve hazinelerini alıp kuleye kapatır. Bunu öğrenen Battal Gazi, sessiz bir gecede gizlice kuleye girer. Aşık olduğu prenses ve de hazineleri kaçırır. Ardından da atına binip, hızlıca orayı terk eder. Hatta söylenenlere göre atı alan Üsküdar’ı geçti lafı da buradan çıkar.